Böbrek kanseri olan anneme verilen akıllı ilaç annemi git gide bitiriyordu. Her geçen gün bir önceki günü arar duruma gelmiştik. Bunu gören doktur; size verdiğim ilacı normalde bir yıl kullanmanız gerekirdi. Lakin, sizi çok etkilediğinden ilacınızı değiştireceğim demişti. Yerine farklı bir akıllı ilaç verir diye çok umutlanmıştım lakin hiçte umduğum gibi olmamıştı. Zira doktorun bize vermiş olduğu ilacın adı amiyane tabiriyle kemoterapiydi. Ben kemoterapi konusunda çok araştırma yapmıştım ve de ilaç hakkında hiçte iyi şeyler duymamıştım. Ama yapacak birşey de yoktu. Zira tek karar verme merci bendim. Bende tamamen onkoloji doktoruna uymuştum. O ne diyorsa can kulağıyla dinliyor, neleri öneriyorsa harfiyen yerine getirmeye çalışıyordum.

Kemoterapi nasıl olacak diye kara kara düşünerek gerekli bürokrasi işlemlerini yerine getirip, kemoterapi eğitimi için hastaneden randevu aldık. İlk kez kemoterapi alanlara hastanede eğitim veriliyormu. Kemoterapi öncesi bürokrasi işlemlerini yaparken, hastanede yer alan gündüz bakım ünitesinin ne olduğunu da öğrenmiştim. Meğersem orada insanlara kemoterapi veriliyormuş. Nedir bu kemoterapi? Bildiğiniz serum. Damar yolundan verilen bir ilaçmış. Yalnız kemoterapi almak için bazı işlemleri varmış. Ona dikkat etmek gerekiyormuş.

Kemoterapi için eğittime annemle beraber gittik. Sağolsun hemşireler çok detaylı bir şekilde eğitim verdiler. Bizim kemoterapimiz 2 haftada bir alınacaktı. Kemoterapi aldıktan sonra eğer hastanın ateşi çıkarsa hemen ilk bulduğumuz hastaneye gitmemiz gerekiyormuş. Ateş çok önemli birşeymiş. Allaha şükür ateş sorunumuz olmadı. Kemoterapi alırken ev haricinde sağlıksız besinler kullanmamamız gerekiyormuş. Sağlığımıza çok dikkat etmemiz gerekiyor. Zira kan tahlillerinde oluşacak bir olumsuzluk, kemoterapiyi almamızı engelleyecektir.

Salı günü ilaç alacağımız için, pazartesi hastaneye gelip kan tahlili yaptırıyoruz. Bu kan tahlil sonucunu gündüz bakım ünitesinden sorumlu hekime gösterip onayladıktan sonra, ilaç bölümüne evrakları teslim edip verilen saatte gitmemiz gerekiyormuş. Bu işlemler bizim için kötü günlerin hızlanması anlamına geliyordu. Pazartesi günü heyecanlı bir şekilde aç karına hastaneye gidip kan tahlili olduk. Sonuçlar 1-1,5 saatte çıktığı için annemi okadar süre hastanede bekletmek zorunda kalıyordum. Sonuçlar çıktıktan sonra doktora onaylatıp, ilaç bölümüne evrakları verip hastaneden ayrıldık. Ertesi gün nasıl olacak, acaba bir işe yarayacakmıydı? Çünkü duyduklarıma göre kemoterapiden sonra hastalar genelde bir süre iyileşme sürecine giriyordu ama bizdede böyle bir sonuç çıkacak mıydı? Kara kara düşünerek salı günü hastaneye gittik. Sekreterlikte yer alan listeden hangi odaya gitmemiz gerektiğini öğrendikten sonra odamıza geçtik. Hemşire gelip damar yolu açıp, mide bulantısını engelleyen bir ilaç verdi. Bunun bitiminden sonra dışı kırmızı poşetlerle kaplı iki serumu aynı anda anneme verdiler. Takriben 2 saat sürdü ilacın verilmesi. Damar yolunu çıkardıktan sonra 15dk dinlenip aklımızda beliren birçok soruyla evin yolunu tuttuk.

Acaba annemin ateşi çıkacak mıydı? Saçları dökülecek miydi? Annemin genel durumunda bir iyileşme olacak mıydı? Bu ve bunun gibi onlarca soruyla sabaha kadar annemin yanında uyudum dersem yalan olur. İlk kürde kemoterapinin olumlu veya olumsuz hiçbir etkisini farketmedik. 2. kürde kan tahlili yaptıktan sonra evrakları onaylattığımda, teyze nasıl? iyi mi diye sorduğunda, bir problem yok demiştim. Meğersem kemoterapi alan hastalarda kansızlık oluşurmuş. Vucutta kan eksilince de, hastanın hali/dermanı kalmazmış. Bunu ben bilmiyordum. Ama 3. kür’de, kan sonuçlarını gören doktor, bir ünite kan verilmesini istemişti. Hakikaten annem üçüncü kürü arifesinde annem yürümekte zorlanıyordu. Kan ve üçüncü kürü aldığında biraz düzelmişti. 6. kürde  kemoterapiyi almak için kan tahlili yaptırdığımızda doktor; üç ünite kan vermemiz gerekir dedi. Yani kemoterapi esnasında 4 ünite kan verdik anneme.

Şimdi kan verilsin dendiğinde, önce hastaneye kan vereceksiniz ki, hastanede size istediğiniz kan gurubundan kan versin. Böbrek ameliyatı esnasında iki ünite kanı akrabalarımızdan tedarik ettik. Kemoterapi esnasında istenen bir ünite kan için benden kan almadılar. Dudağımda uçuk olduğu için benden almadıkları için eşimden aldık. Üç ünite kan için de sağolsun işyerindeki arkadaşlarım kan bağışında bulundular. Sonrasında 5 ünite daha kan vermiştik anneme. Bir müddet sonra kan bulmakta zorluk çekmeye başlıyorsunuz. Onun için kan verebilecek arkadaşlarınızı önceden seçip planlama yapmanız gerekiyor. Aksi takdirde çok sıkıntıya düşebilirdim.

Annemi kemoterapiye götürmemiz o haftanın en önemli olayı olurdu. Nasıl götüreceğim? Nasıl yapacağım diye kara kara düşünürdüm. Kemoterapi esnasında diğer hastalara baktığımda şaşırıp kalıyordum. Öyle enteresan hasta profilleri vardı ki inanın şaşırıyordum. Mesela anneme bakan birisi onun ciddi bir hastalık geçirdiğini direk anlardı. Lakin gündüz bakım ünitesinde öyle enteresan hastalar geliyorduki şaşırmamak elde değil. Baktığımda sapasağlam adamlar geliyor, laptop’unu açıyor, işini yapıyor, serumu yani kemoterapisi bittikten sonra laptopunu kapatıp yürüyerek tek başına dolmuşa binip gidenler vardı. Bu hastaları gördüğümde gerçekten şaşırıyordum. Demek ki annemin hastalığı ciddiydi.

Kemoterapiyi araştırırken enteresan bir bilgi daha öğrenmiştim. Neydi o bilgi? Kemoterapi alan kişide vücut kemoterapiye tepki veriyormuş. Damardan kemoterapi alındığı için, damarlar içeri çekilip, hastanede damar yolu bulmakta zorlanıyorsunuz. Kemoterapi alan hastalara göğsünde yer alan damara bir aparat takılıyor. Tüm kemoterapi sürecinde bu aparatla yaşayan hastaya damar yoluyla bir ilaç verileceği zaman, göğsüne yerleştirilen bu aparat kullanılmak suretiyle ilaç zerk ediliyor. Bu bilgileri internette görmüştüm ama kafamda pek canlandıramamıştım. Lakin gündüz bakım ünitesinde bu tip hastaları görünce ne kadar mantıklı bir yol olduğunu fark ettim. Annem’e böyle bir aparat takılmadı ama anneme damar yolu açılırken ne kadar canının yandığını, kollarının mosmor olduğunu gördüğümde içim parçalanıyordu.

Sözün özü; annem her kemoterapi seansı sonrasında daha da kötüleşmeye başladı. Belki kemoterapiyi almasaydı da yine aynı sonuçla karşılaşacaktı kim bilir. Bunu sadece allah bilir. Ama bizde her hasta gibi kötü gidişatı kemoterapiye bağladık. Veya kötü gidişatı engelleyemeyen kemoterapiye bağladık. Şuan hep aklımda kalan soru şu: Acaba anneme hiç ilaç vermeden, sadece acılarını dindirecek morfin tarzı ilaçlar verseydik daha mı iyi yapardık? Bu sorunun cevabını hep sorguluyorum. Ve çevremizde değişik kanserlere yakalanıp, hiç ilaç almadan yıllardır hayatta olan hastaları gördüğümde bu sorunun cevabını daha çok arar oluyorum. Ama en azından 4 ay içerisinde akciğer kanseri teşhisi konup vefat eden akrabamı gördükten sonra annem bir yıldan fazla yaşadığını düşünerek de Allah’a şükrediyorum. Yani bu illet hastalığın bir standardı yok. Kanserden kansere, hastadan hastaya çok farklı süreçler oluşabilmekte. Galiba doktorların söylediği gibi “annemde hiç olmayan” moral her şeyden önce geliyor. Malum annem teşhis konduktan sonra ciddi ciddi öümü beklemeye başlamıştı.