Annemin akciğerlerinde oluşan apseyi dren yardımıyla çıkardıktan sonra annemde iyileşmeyi gözlemliyorduk. Ama bu çok uzun sürmedi. Zira hastaneden çıktıktan sonra 15 günlük iyi bir seyir izleyen annemde farklı bir sorun oluşmaya başlamıştı. Tamam öksürüğü düzelmişti lakin bu sefer kan tükürmeye başlamıştı. Her geçen gün kan tükürmesi daha fazla olunca hemen doktoruna müracaat ettim. Doktora durumu anlattığımda hemen akıllı ilacı kesmesini, akciğerlerdeki kanamanın çok tehlikeli bir şey olduğunu söyledi. Meğersem böbrek kanseri için vbermiş olduğu akıllı ilacın böylede bir yan etkisi vardı. Sonrasında sadece akciğerlerdeki kanamayı durdurmak adına radyoterapi verilmesini önerdi. Doktorun tavsiye ettiği radyoterapistlerden en müsati durumda olan doktordan randevu alıp gerekli işlemlere başladık.

Hacettepe Onkoloji hastanesinde bu zamana kadar giriş kat ve 1. katını biliyordum. Her zaman kendi kendime sorardım: Bu hastanenin -1 ve -2. katı var acaba oralarda ne yapıyorlar? Bunun cevabını radyoterapi sürecinde öğrenmiş oldum. Yani annemin hastalığı sürecinde hastanenin hemen her yerini öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. Buna morkta dahil!

Redyasyon onkolojisi doktorundan randevu alıp muayeneye gittik. Öyle zalnettiğimiz gibi bir muayene yapmadı. Sadece dosyamızı inceledikten sonra bizi bir sekretere yönlendirdi. Sekreterde bize yapmamız gereken evrakların toplanmasını söyledi. Sonrasında bir bekleme sürecine giriyorsunuz. Zira Hacettepe çok tercih edilen bir hastane ve öyle çok talep olan bölümlerde ha dediğinizde işlem yapamıyorsunuz. Benden telefon numaramı aldılar ve klasik iş görüşmelerinde olduğu gibi biz sizi arayacağız diyerek uğurladılar.

Radyasyon onkolojisi bölümünde 10 gün beklemek zorunda kaldık. Sonunda bizi aradıklarında çok sevinmiştim. Aradıklarında  bize işlemlere pazartesi başlanacağı, toplam 10 seans radyoterapi verileceğini belirttiler. Bu süreç zarfında annemin kan tükürmesi git gide artmaya başlamıştı. İnternette araştırdığımda şöyle bir şeyle karşılaşmıştım. Akciğer kanaması sanıldığı gibi kanamadan değil, kanama sonucunda akciğerin içerisi dolmasından dolayı ani ölümlere yol açabiliyormuş.

Pazartesi annemi radyoterapiye götürdüm. İlk seansı aldıkltan sonra işyerinden izin alması sıkıntı olduğunu belirterek bize 19:00’da randevu verdiler. Bende işten biraz erken çıkıp annemi evden aldıktan sonra hastaneye geçip radyoterapiyi kolayca yapacağım için sevinmiştim. Kul sıkışmazsa Hızır yetişmezmiş sözünü bir kera daha görüyordum. Bu kadar sıkıntılı süreçte bir kere üf demedim. Allah bir kolaylığını veriyordu sonuçta.

Annemi akşamları radyoterapiye birkaç kere götürdükten sonra annem hastaneyi tanımıştı. Artık akşamları arabayla annemi hastanenin kapısına bırakıyor, kendi başına gidip radyoterapiyi aldıktan sonra beni arıyor, bende onu alıp eve geçiyordum. Malum hastanenin önünde park yeri bulunmuyor. Her seferinde de otoparka girmekten bunalmıştık. Annemin radyoterapisi bittikten sonra kanaması kesilmedi ama nispeten idare edilebilir bir duruma geldi. Zira hastalığı başladığından bu yana haftada 24’lük peçete bitiriyordu. Durum okadar kötü olduğunu oradan anlayın. Bu sürecin sonunda zaten doktor ilacını değiştirip kemoterapiye başlayacaktık.